Çürümüş donuk kalbinde bu toprakların
Gözleri gördüm.
Herkes sesiyle vardı
Ve duruşuyla gövdesinin.
Bir insanı en iyi sevişirken tanırız.
Kalbimizi birlikte çürütürken.
Ağırlaşan gövdemiz
Gece uyandırır.
Mezar gibidir avlulu evler.
Çocukluk bir uykudur. Uzun sürer.
Ve dokunmak için bir arzu
Bir arzu sürükler bizi ölüme.
Ben kendimi sınadım her gövdede
Ben kendimi bıraktım her şehirde
İçime aldım göğünü ülkelerin
Ve boşluğunu görünce kalbimin
Gitmeli dedim.
Çürümüş tören giysileri içinde
Askıda salınan kökler.
Biz denize düşürsek de ateşi
O hep yanar.
Issızlık bahşeder karanlığa. Yanar.
Tarih bir yanılgı olabilir diyor şair
İnsan bir yanılgıdır diyor tanrı.
Çok sonra
Bu toprakların kalbi kadar
Çürümüş bir sonrada
İnsan bir yanılgıdır diyor tanrı.
Ve düzeltmek için varım
Ama geciktim.
Ölü kızıl suyun dalgası
Gece yürünen yol
Ve yolcuların dağıldığı zavallı yeryüzü
Salınan beyaz kefenler
Tören giysileri.
Ve bir koşu için gerekli tek şey
Atın yelesidir.
Aslolan,
Şimdi ve burada
Çürüyüp kaldık.
Tanrı görmesin harflerimi
İnsan bir hata diyor durmadan
Ve hatasını düzeltmek için
Acı veriyor
Sadece acı.
Şubat ’97, Berlin
In the cold decayed
heart of these lands
I saw eyes.
Everyone was there with their voice
and their body’s pose.
We know someone best while making love,
when we corrode our hearts together.
Growing heavy, our body
wakes us in the night.
Houses with courtyards are like graves.
Childhood is a sleep, long-lasting.
And a yearning to touch,
a yearning drags us towards death.
I tested myself in every body,
I abandoned myself in every city.
I took the skies of countries to my heart
and when I saw the emptiness of my heart,
I said, it’s time to go.
Inside the mouldering robes of ceremony
roots sway on the hanger.
Even if we drop fire in the sea
it will burn for ever,
it burns, a gift of desolation to the dark.
Perhaps history is a mistake says the poet
mankind’s a mistake says god.
Much later,
in a future corrupt as the heart of these lands,
mankind’s a mistake says god,
I’m here to correct it
but too late.
The wave of red lifeless water,
the road followed at night,
the poor earth strewn with travellers,
the white swaying shrouds,
ceremonial robes.
The only thing needed for a race
is the horse’s mane.
This is the truth,
now we are here
rotted away in a rut.
God must not see the letters of my script.
Mankind’s a mistake, he keeps saying.
And to correct his mistake
he gives sorrow,
only sorrow.
February 1997 Berlin
Translated from Turkish by the author